6 Nisan 2015 Pazartesi

Bir defter..=)




 
 
        Demir'im doğduğundan beri birlikte yaşanılan her anı, bizi güldüren soru cevaplarını özellikle ilklere dair her şeyi yazdığım küçük bir defterim var.. Yazmaya davam ediyorum hala.. Canım oğlum büyürken zaman hızla geçerken geriye dönüp tüm satırları tekrar tekrar okumak, yaşanılan o anları, ilk kelimeleri, ilk adım attığı tarihe dair hisselerimi yeniden hissetmek bana keyif verir, gülümsetir, duygulandırır.. Gülümserken bir yandan da gözlerimin yavaş yavaş dolduğunu hissederim her seferinde.. Beni çokkk güldürdüğü ve şaşırttığı kelimelerini ve hareketlerini yazmaya ise ba-yı-lı-yo-rum..=)


Demirim ve annelik serüvenim..

 6 Eylül 2010

Ben anne mi oldum şimdi??? Şokkkkk!!! Hayatımda gördüğüm en güzel bebeksin sen..


Sen hayatıma gelmeden önce ben ne yapıyormuşum acaba???

Uykusuz yorgun günler başlar elbet.. Emdi emmedi.. Sütüm yetti yetmedi.. Çok şükür iyi kilo almış demek ki sütüm yeterli ama yine de takviye gerekir mi acaba?? Niye bu kadar ağlıyor?? Neden uyumuyor?? Neden bu kadar gazı oldu?? Offf!! yine aşı zamanı.. Allahım ne olur çok ağlamasın..=((
Bana güldü evet beni tanıyor artık.. Ağla..=))) Yok ayağımda sallamadan uyumuyor ne yapacam ben??=(( Babası gel bir de arabasıyla sen dolaştır belki uyur. Üşüdü terledi.. Yok üstü kalın değil. Yoksa kalın mı?? İnce mi?? Rüzgar esti esmedi. Hasta olursa eğer. O pencereyi kapatalım bence. Havasız oldu açalım şimdi de. Hiçbir şey yemiyor çıldıracam şimdi. Açsa yer herhalde zorlamayayım.. Allahım saatlerdir acıkmaz mı bir çocuk..

Sonunda çıldırmamak elde değil gibi..=)) Bunları yaşamadım diyen var mı?? Yok.. =)) Devam edelim..=)

22 Temmuz 2011

"Yana doğru Demir" deyince minik başını yana doğru eğmeye bayılıyor. Ellerini iki  yanda sallamayı çok seviyor. 

Şimdi mi?? Elbette artık öyle yapmıyor..=) Bebekliğini hatırladıkça duygulanıyorum işte..=)


20 Ocak 2012

Demir'im küçük kelimelerle kendine göre konuşmaya başladı. En çok anne baba ve "ay dede" diyor. Bir de anane..=))


Gel de duygulanma..=)) Bana "anne" dedi yaaaa!!! Ağla...


29 EKİM 2011

 İlk adım!!!


Attığı ilk minik adımları düşünüyorum da korkudan ödüm patlıyordu düşecek diye.. Düştü de..=) Ne demişler "Çocuk düşe kalka büyür".  Haklılarmış.. Aynen öyle oluyormuş..=))


10 Şubat 2012

Buzdolabından Demir'in minik çorabı çıktı!

Nedense bu tip durumlara hiç şaşırmıyorum şimdilerde, her yerden her şey çıkma ihtimali bayağı bir yüksek çünkü.. Çantamdan sürekli çorap çıkıyor son günlerde ve tabii lego parçaları...vs yok yok yani!! Koltuk aralarında ise her türlü kırıntı mevcut.


23 Nisan 2012

Ağaçlara teker teker dokunmayı çok seviyor. Dokunduktan sonra da yukarı bakıp inceliyor ağaçları.

Hımmm!! Ağaç sevgimiz, aşkımız her geçen gün katlanarak artmış durumda. Dal parçalarıyla uyuyan, uyurken de elinde sımsıkı tutan bir oğlum var benim..=))


8 Mayıs 2012

Demir'imin her şeyi sorma sezonu açılmıştır. Benim küçük erkeğim büyüyor.=) Bir de yeni yeni taklitlerimiz başladı.

Halen devam..=))


16 Haziran 2012

Demirim bunlar ne??
Demir: Ababı
Evet Demircim aferin sana bunlar Ayakkabı!! =)

Demircim teyzenin adı ne??
Demir: Babu


Burçe diyemedi elbet ama kendince bulduğu kelime çok ama çok tatlıydı arada hala ben bile kardeşime "babu" der oldum..=)


19 Temmuz 2013

Demirim korkma denizden bak birlikte yüzüyoruz ne güzel.. Denizin tadını çıkar bak ne güzel di mi?
Denizin tadını çıkar deyince de Demir'im elini suya sokup denizin tadına baktı tabii..sonra da "Anne denizin tadı tuzluymuş, baktım" =) dedi.

Çok ama çok güldüğüm bir cevap asla unutamam..=))


3 Mayıs 2014

Demircim rüyalar nedir?
Demir: Beynimizin film izlemesidir.


Güzel düşünce valla..



İşte böyle geçmiş günler. Tam bir serüven =) Defterime yazmaya devam ediyorum bir yandan..=)

***


Demirce:

Ahpagog (ahtapot)

Pepeçe (peçete)

Abaca (acaba)

Donates (domates)

Mamyon (kamyon)

Manina ( mandalina)

Mu ( muz)

Vu ( su)

Ababa ( araba)

Saldanye (sandalye)

Kepçak ( ketçap)

Nutolya ( Nutella)

Diorgion ( Gordion)

Skiter (sticker)

Şeftavi ( şeftali)

Limomata ( limonata)

Demirce kelimelerin bir bölümü diyelim..=)


Anne itirafları bölümümden..

1.Demirimi emzikten vazgeçirmeye çalışırken diğer yandan mızmızlandığı an sonunda dayanamayıp emziğini veriyorum yine azıcık keyfi yerine gelsin diye..:))

2.Yemek konusunda sıkıntıda olduğumuz için yemek saatleri gelince sağolsun annem yanımdaysa eğer hemen olayı canım anneme paslıyorum.. :)) Yemek yedirmeye çalışmak işkence bile değil daha da kötüsü...

3.Gece demirimin uyku saati yaklaştıkça içimde acayip bir mutluluk oluyor!!:)) O uyuduktan sonra günün ilk bir saati bana ait... Zaten bende mecburiyetten erken yatıyorum.. Sabah erkenden beni uyandıracak bir adet minik oğlum var çünkü.. "Uykusuzsan eğer, ben ben değilim çünkü =)

4.Demiri kim uyutucak diye babamızla kura çekiyoruz bu aralar.. İnanamıyorum bu sefer kim uyutsun diye kura çekiyoruz resmen :))) Uyku sorunu yaşadığımız şu sıralar saat 03:00 ve hala ayakta olan minik bir oğlan var salonun ortasında, anne ve baba koltukta sızmak üzere.. Acil yardımmmm!!! Pardon biri çoktan sızmış... İş yine anneye kaldı yine!! offff!!! =((

Bu itirafları da  Demir 19 aylıkken yazmışım..=) Ama bu itiraf bölümünü sevdim; devam edeyim bari yazmaya.. Yine paylaşırım..



Sizde anne itiraflarınızı -baba itirafı da olur elbet- paylaşırsanız çok sevinirim..

Sevgiyle kalın..=)


                                                 

 

3 Nisan 2015 Cuma

Yaramaz mı dediniz???

 
 


           Geçmişe dönüp  kendi çocukluğumu hatırladıkça yüzümde bir gülümseme oluşur hemen.. Annem hareketli, kıpır kıpır, mutlu ve hayli konuşkan bir çocuk olduğumu söyler hep. Aaa!! bir de inanılmaz sevimli!=)) Babam da anneme katılmakla birlikte her zaman güler yüzlü ve sevecen olduğumu da ekler..=) Kardeşim, ablaların en mükemmeli olduğumu, canım dedem - canım anneannem , nur içinde yatsın canım babaannem beni ne kadar çok sevdiklerine eminim elbet ama belki de benim çoğu zaman yaramaz olduğumu düşünmüşlerdir kendilerince.. Bir türlü yerinde duramayan, sürekli etrafı karıştıran ve her zaman anlatacak bir olayı olan durmadan konuşan ayrıca yüksek sesle gülmeyi çok seven (halen!!) bir kız çocuğu elbette onlar için "yaramaz" sınıfına girebilir öyle değil mi??
 
          "Yaramaz" kelimesi günümüzde söz dinlemeyen, uslu durmayan, yasaklanan şeyleri yapmakta ısrarcı olan tüm çocuklar için kullanılan ortak bir kelime durumunda. Peki bu durumda yaramaz olmak ne kadar da kötü bir şeymiş böyle.. Yaramaz olmak gerçekten bu kadar kötü mü peki?? Demir'e yapmaması gereken yanlış bir davranışı olduğunda onu ikinci ya da üçüncü kez, bu sefer daha sert bir şekilde uyarırken şu cümleleri çok işittim. "Sen şanslısın yaramaz çocuk görmemişsin hiç!" Tamam Demir'im genel anlamda sakin bir çocuk bende bunun farkındayım ama adı üstünde çocuk; elbette o ve diğer tüm çocuklar koşup oynayacak etrafı dağıtacak; eğer içlerinden biri diğerlerine nazaran daha hareketliyse, o halde aranılan yaramazı bulduk demektir.. Yaramaz çocuk diye etiketleriz hemen. İnsan çocukken yaramaz olmayıp ne zaman olacak peki?

         Anne-babalar için "yaramaz çocuk" tam bir kabus olabiliyor hatta dayanılmaz yorucu bir duruma dönüşüyor. Kendine zarar vermediği ya da herhangi bir tehlike oluşturmadığı sürece varsın biraz yaramaz olsun. Elbette ki "Her şeyin çoğu zarar" bunda hepimiz hemfikiriz. Kesinlikle kontrol edilemeyen çocuklar görüyorum çevremde; uç noktalarda örnekler yok değil tabii ki; etrafta Tazmanya canavarı gibi durmadan dönen, koşan, tırmanan, atlayan dur durak bilmeyen anne ve babalarına tepkili sürekli inatlaşan çocuklara tanık oluyorum ve çoğu zaman yanlarındaki ebeveynlerinin suratındaki çaresizliği, korkuyu, utancı ve siniri hissediyorum. Hak verdiğimde oluyor elbet ama sanırım o anda çocuğa daha çok hak veriyorum. Çocuk bu hareketiyle bir olaya, bir kişiye ( anne- babaya..vs) ya da bir duruma karşı tepkisini anlatmaya çalışıyor olabileceğini düşünüyorum hep ya da çocuk, anne ve babasının ilgisini bu şekilde çekebileceğini bile düşünüyor olabilir. Bu benim kendi görüşüm muhakkak. Biz yetişkinlerin aksine çocuklar çoğu zaman kelimelere ve cümlelere ihtiyaç duymayabiliyorlar çünkü; üzüntülerini, sıkıntılarını, mutluluklarını ve coşkularını hareketleriyle anlatmak ilk tercihleri olabiliyor. Her türlü ihtimali geçin çocuk belki böyle mutlu oluyor çünkü her çocuk çevremdekiler ne der diye düşünmeden içinden geldiği gibi hareket eder; bağırır, çağırır, koşar, atlar..=) Ben pedagog değilim elbet sadece kendi tecrübelerimi ve gözlemlerimi paylaşan bir anneyim. Demir'in annesiyim..=) Çocuğun amacının yaramazlık olmadığını, çoğu zaman "amaca giden" yolda yaramazlığı kullandığını düşünüyorum sadece. Çocukluk dönemi zor bir dönem; kararların çoğu zaman anne ve babası tarafından verildiği, sürekli neyin doğru neyin yanlış olduğunun anlatıldığı yaramazlığa hiç tahammül edilmediği çocuklar için aşılması gerçekten zor bir dönem.. Bir pedagogun bu konudaki uzman görüşleri ise şöyle:
 
      "Anne babalar çocuk yaramazlık yapıyor diye yaramazlığına sabretmeye çalışıyorlar. Halbuki çocuğun amacı yaramazlık değildir. Çocuklar buyurucu bir iç kılavuzun yönlendirmesi ile insan olma mücadelesi içindedir. Örneğin hiçbir çocuk yaramazlık olsun diye koltuklar üzerinde zıplamaz. Çocuk koltuklar üzerinde zıplarken farkında olmadan eşgüdüm çalışan organlarını senkronize etmektedir. Engel olursanız el, kol, bacaklarını uyum içinde hareket ettiremez, sakar olur, örneğin bir bardağa su doldurmayı beceremez. Koşarken düşer, yemek masasında eli kolu bir yerlere çarpar, yıkar, devirir. Eğer siz bir çocuğun koşmasını, coşmasını onun kutsal bir varoluş mücadelesi olarak görmeye başlarsanız, ona sabretmek yerine hayret makamında tebessümle izlemeye başlarsınız."
 
 
Çok güzel bir bakış açısı..O halde biraz yaramazlık zamanı! =)