3 Nisan 2015 Cuma

Yaramaz mı dediniz???

 
 


           Geçmişe dönüp  kendi çocukluğumu hatırladıkça yüzümde bir gülümseme oluşur hemen.. Annem hareketli, kıpır kıpır, mutlu ve hayli konuşkan bir çocuk olduğumu söyler hep. Aaa!! bir de inanılmaz sevimli!=)) Babam da anneme katılmakla birlikte her zaman güler yüzlü ve sevecen olduğumu da ekler..=) Kardeşim, ablaların en mükemmeli olduğumu, canım dedem - canım anneannem , nur içinde yatsın canım babaannem beni ne kadar çok sevdiklerine eminim elbet ama belki de benim çoğu zaman yaramaz olduğumu düşünmüşlerdir kendilerince.. Bir türlü yerinde duramayan, sürekli etrafı karıştıran ve her zaman anlatacak bir olayı olan durmadan konuşan ayrıca yüksek sesle gülmeyi çok seven (halen!!) bir kız çocuğu elbette onlar için "yaramaz" sınıfına girebilir öyle değil mi??
 
          "Yaramaz" kelimesi günümüzde söz dinlemeyen, uslu durmayan, yasaklanan şeyleri yapmakta ısrarcı olan tüm çocuklar için kullanılan ortak bir kelime durumunda. Peki bu durumda yaramaz olmak ne kadar da kötü bir şeymiş böyle.. Yaramaz olmak gerçekten bu kadar kötü mü peki?? Demir'e yapmaması gereken yanlış bir davranışı olduğunda onu ikinci ya da üçüncü kez, bu sefer daha sert bir şekilde uyarırken şu cümleleri çok işittim. "Sen şanslısın yaramaz çocuk görmemişsin hiç!" Tamam Demir'im genel anlamda sakin bir çocuk bende bunun farkındayım ama adı üstünde çocuk; elbette o ve diğer tüm çocuklar koşup oynayacak etrafı dağıtacak; eğer içlerinden biri diğerlerine nazaran daha hareketliyse, o halde aranılan yaramazı bulduk demektir.. Yaramaz çocuk diye etiketleriz hemen. İnsan çocukken yaramaz olmayıp ne zaman olacak peki?

         Anne-babalar için "yaramaz çocuk" tam bir kabus olabiliyor hatta dayanılmaz yorucu bir duruma dönüşüyor. Kendine zarar vermediği ya da herhangi bir tehlike oluşturmadığı sürece varsın biraz yaramaz olsun. Elbette ki "Her şeyin çoğu zarar" bunda hepimiz hemfikiriz. Kesinlikle kontrol edilemeyen çocuklar görüyorum çevremde; uç noktalarda örnekler yok değil tabii ki; etrafta Tazmanya canavarı gibi durmadan dönen, koşan, tırmanan, atlayan dur durak bilmeyen anne ve babalarına tepkili sürekli inatlaşan çocuklara tanık oluyorum ve çoğu zaman yanlarındaki ebeveynlerinin suratındaki çaresizliği, korkuyu, utancı ve siniri hissediyorum. Hak verdiğimde oluyor elbet ama sanırım o anda çocuğa daha çok hak veriyorum. Çocuk bu hareketiyle bir olaya, bir kişiye ( anne- babaya..vs) ya da bir duruma karşı tepkisini anlatmaya çalışıyor olabileceğini düşünüyorum hep ya da çocuk, anne ve babasının ilgisini bu şekilde çekebileceğini bile düşünüyor olabilir. Bu benim kendi görüşüm muhakkak. Biz yetişkinlerin aksine çocuklar çoğu zaman kelimelere ve cümlelere ihtiyaç duymayabiliyorlar çünkü; üzüntülerini, sıkıntılarını, mutluluklarını ve coşkularını hareketleriyle anlatmak ilk tercihleri olabiliyor. Her türlü ihtimali geçin çocuk belki böyle mutlu oluyor çünkü her çocuk çevremdekiler ne der diye düşünmeden içinden geldiği gibi hareket eder; bağırır, çağırır, koşar, atlar..=) Ben pedagog değilim elbet sadece kendi tecrübelerimi ve gözlemlerimi paylaşan bir anneyim. Demir'in annesiyim..=) Çocuğun amacının yaramazlık olmadığını, çoğu zaman "amaca giden" yolda yaramazlığı kullandığını düşünüyorum sadece. Çocukluk dönemi zor bir dönem; kararların çoğu zaman anne ve babası tarafından verildiği, sürekli neyin doğru neyin yanlış olduğunun anlatıldığı yaramazlığa hiç tahammül edilmediği çocuklar için aşılması gerçekten zor bir dönem.. Bir pedagogun bu konudaki uzman görüşleri ise şöyle:
 
      "Anne babalar çocuk yaramazlık yapıyor diye yaramazlığına sabretmeye çalışıyorlar. Halbuki çocuğun amacı yaramazlık değildir. Çocuklar buyurucu bir iç kılavuzun yönlendirmesi ile insan olma mücadelesi içindedir. Örneğin hiçbir çocuk yaramazlık olsun diye koltuklar üzerinde zıplamaz. Çocuk koltuklar üzerinde zıplarken farkında olmadan eşgüdüm çalışan organlarını senkronize etmektedir. Engel olursanız el, kol, bacaklarını uyum içinde hareket ettiremez, sakar olur, örneğin bir bardağa su doldurmayı beceremez. Koşarken düşer, yemek masasında eli kolu bir yerlere çarpar, yıkar, devirir. Eğer siz bir çocuğun koşmasını, coşmasını onun kutsal bir varoluş mücadelesi olarak görmeye başlarsanız, ona sabretmek yerine hayret makamında tebessümle izlemeye başlarsınız."
 
 
Çok güzel bir bakış açısı..O halde biraz yaramazlık zamanı! =)



2 yorum:

  1. Yaramaz çocuk=Afacan çocuk=Canlı, heyecanlı, hareketli, meraklı, ENERJİ KÜPÜ çocuk demek
    Canımız yavrularımızın bu fazla enerjilerini kendilerine ve çevrelerine zarar vermeden yararlı bir şekilde harcamalarınï sağlamak ise biz ebeveynlerin sorumluluğu.....
    Bir de "Hiperaktivite Bozukluğu" var, bu zor bir durum, mutlaka profesyonel destek almak lazım.....
    Sevgiler, iyi pazarlar.......

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuzu şimdi gördüm..=) Sizinle aynı fikirdeyim.. Çocukluk hayatımızın en saf en güzel en coşkulu en hareketli dönemi.. Bu nedenle biraz yaramazlığın kimseye zararı olmaz..=) Her şey kararında olmalı tabii. Hiperaktivite çok farklı bir durum ve dediğiniz gibi kesinlikle yardım alınması gereken bir konu. Bu nedenle çocuklarımızı çok iyi gözlemlemeliyiz nitekim her hareketli çocuk da hiperaktif değildir kesinlikle. sevgiler..

      Sil