Mutluluk kavramı her insan için farklıdır; hayattan beklentileri, istekleri farklıdır çünkü.. Mutlu olabilmeyi ya da olamamayı kişi aslında kendi seçer. Başımıza gelen bir olay ya da durum sonunda mutsuzluğu seçmeyi ya da bu seçimin aksine, anlık mutsuzluğa yenilmeyip, mutlu kalabilmeyi kendimiz seçiyoruz. Benim düşüncem, sanılanın aksine, mutsuz olmak kendi seçimimiz. Başımıza gelen bir olay ya da kişi bizi üzmüyor aslında biz sadece buna izin veriyoruz.
Mutluluk bir duygu çok da güzel bir duygu.. Yaşamımızın her anını tabiiki de sevgi kelebeği şeklinde geçiremeyiz. Mutlu anlarımız bazen anlık olaylarla sınırlı olup, gün içinde bizi üzen ya da sıkan, sinirlendiren olay ve kişilerle karşılaşabiliyoruz. İşte işin en zor kısmı da burada başlıyor. Zor olan bu durumun, hayatının geri kalan kısmını etkilemesine izin vermemek. Bunu başaran kişiler sadece anlık mutluluk hissi ile değil gerçek anlamda mutlu kişiler olabiliyor. Ben bu konularda okumayı seviyorum, ilgimi çekiyor aslında.. "Mutlu olabilmek" değil de "mutlu kalabilmek" gitgide zorlaşıyor. Durum böyle olunca da mutlu çocuk yetiştirebilmek ve sıkıntılara rağmen mutlu kalabilmeyi seçebilen sağlam ve güçlü kişilikli çocuklar yetiştirebilmek gerçekten önemli oluyor. Önce kendimiz mutlu olabilmeliyiz ki mutlu çocuk yetiştirebilelim. En temel sorun bu aslında.
California Üniversitesi'nde binlerce farklı anne ve baba ile yapılan çalışma sonucunda, uzmanlar en başarılı anne ve babaların kullandığı 10 altın kuralı belirlemiş.. Merak ettim okudum, sizinle paylaşmak istedim.
Sevgi, kuralın başında geliyor tabii ki "karşılıksız sevgi", çocuğumuza her konuda destek olup, onu her zaman sevdiğimizi belli etmek.. Sarılmak, öpmek !! Bu gerçekten de altın bir kural, sevildiğini hissetmeyen çocuk, sevgi kavramını öğrenemez ve gösteremez. Mutlu olabilmesi, her zaman her durumda sevileceğini bilmesi demektir.
Stres ve öfke kontrolü, ise gerçekten de ikinci altın kural. Anne ve babalar için gerçekten de çokkk önemli bir diğer zor konu. Kendi stresimizi ve öfkemizi, dolayısıyla da çocuğumuzdaki stres ve öfkeyi azaltmak için yöntemler geliştirmemizin yardımcı olacağını düşünen uzmanlar ne de güzel düşünmüşler..=) Haklılar evet ama bu kadar kolay olabilseydi değil mi?? Ben ki gerçekten "sabırlı anne" kategorisinde ilk sıralarda olmaya çalışmama rağmen, gerçekten çokkkkkk zorlandığım ve çaresiz kaldığım başa çıkamadığım durumlar çok oluyor. İşte o zamanlar gerçekten ne yapıyorum biliyormusunuz??? İnanması zor ama Demir'e hak veriyorum.. Garip geldi dimi?!?!? Ben de o anda onun yerinde olsam aynen öyle yapardım diyorum içimden...Tuhaf ama hak verdikçe "Tamam annecim, şu an çok haklısın ama sen böyle yapınca ben ve baban çok üzülüyoruz" demek şimdilik bizimki için etkili oluyor ( bazı durumlar da işe yaramayınca "Tamam Demir şu an böyle yapmak istiyorsan yap, ama sinirin geçince yanımıza gelirsin" diyorum, bilmem bir deneyin derim..=)) Kendimiz için gevşeme teknikleri öğrenmek ve olaylara olumlu yorumlar getirmeyi denemekten de zarar gelmez. Bu nefes egzersizleri gerçekten işe yarıyor.
Sağlıklı ilişki kurabilme ve sürdürebilme yeteneği, gerçekten de önemli bir diğer kural. Hep diyoruz ya biz çocuklarımız için birer rol modeliz diye. Çocuğumuzun karşı cinsle olan ilişkimizi, veya sosyal hayatta diğer insanlarla olan ilişkilerimizi örnek alacağını bilmeliyiz. Çocuğumuzun yetişkin hayatında karşı cinsle kuracağı duygusal ilişkinin ve insan ilişkilerinin modelini farkında olmadan biz oluşturuyoruz. Erkek çocukları babayı, kız çocukları ise anneyi örnek alıyor.
Bağımsızlık, Kaç yaşında olursa olsun onu bir birey olarak kabul edip saygı göstermeliyiz. Onu kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi kendine karar verebilen, kendine güvenli bir birey olarak yetiştirmek istiyorsak eğer "Sen daha çok küçüksün bu konuları anlamazsın, sen karışma, sus!!" demek yapılacak en yanlış davranış şekli.
Eğitim ve öğrenim, Onunla eğitim ve öğrenimin önemini konuşmak, bu konuda örnek olmak bir diğer altın kural. Biz de yaşantımıza daima öğrenmeyi, okumayı dahil etmeliyiz ki, çocuğumuz da görüp öğrenebilsin ve bu yaşam biçimi haline gelebilsin.
Yaşamı başarıyla idare edebilme yeteneği, Çocuğumuza düzenli bir iş ve gelir sahibi olarak sağlıklı birer model olmalıyız. Yaşamla başa çıkmanın yollarını ancak böyle öğrenecektir.
Davranış, Çocuğumuza davranış eğitimi verirken olumlu yaklaşımları kullanarak istediğimiz davranışların devamını sağlayabiliriz. Çocuğumuzun iyi davranışlarını taltif edip (fazla abartmadan!!) Ceza yöntemine ise başka hiçbir şey işe yaramayıp, çok çaresiz kaldığımızda başvurulabilir diye düşünülse de, ben buna katılmıyorum; çünkü sonuçları hem anne-baba hem de çocuk için çok yıpratıcı olabiliyor . En azından hafif cezalar olabilir. Karar size ait!!
Sağlık, Yaşayış ve beslenme şeklimiz ile çocuğumuza sağlık açısından ideal bir denge sağlayıp aynı zamanda spora teşvik etmeliyiz. Spor alışkanlığı kazanabilmek gerçekten önemli.
Din, Kendi inançlarımıza göre din ve ahlak eğitimi vermek de önemli tabii de aşırıya kaçmadan verilen din ve ahlak eğitiminin çocuk gelişiminde faydalı olduğu görülüyor. Biz de yavaş yavaş bu konuları konuşmaya başladık.
Koruma ve güvenlik, Çocuğumuzu korumak için gerekli önlemleri almamız şart. Çocuğumuzun dahil olduğu aktivitelerin neler olduğunu, nerelere kimlerle gittiğini bilmeliyiz. Fakat bunu yaparken aşırıya kaçmamalıyız.. Araştırmalarda, bu konuda aşırıya kaçan ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkilerinin ergenlik çağında ciddi şekilde bozulmaya başladığı ve mutsuz çocuklar yarattıklarını gösteriyor. İşte bu konuda ne kadar başarılı olabileceğiz bende merak ettim doğrusu!!
Böyle yazıp okuyunca çok kolay bir iş gibi görünse de ciddi anlamda zor bir konu. Tüm ebeveynler çocukları için en iyisini ister. Çoğu zaman kurallar koyarken, onun daha çocuk olduğunu unutuyoruz ne yazık ki! Mutlu bir ailede büyüyen çocuk zaten mutluluğu görerek, hissederek büyüyor. Önemli olan hayattan zevk alabilmesi..Okuduğum çok güzel bir kitap var. Klinik Psikolog Pınar MERMER'in Yavaş Ebeveynlik kitabı. Ebeveynlik yolcuğu konusunda değindiği konular gerçekten çok güzel. Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.. Kitabın başında eski bir Hitit duası var. Arada okumak iyi geliyor.
TANRIM, Beni Yavaşlat..
Aklımı sakinleştirerek, kalbimi dinlendir.
Zamanın sonsuzluğunu göstererek, bu telaşlı hızımı dengele.
Günün karmaşası içinde, bana, sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükûnetini ver.
Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği, belliğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.
Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol.
Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret.
Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kedi okşayabilmek için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret.
Her gün bana kaplumbağa ve tavşan masalını hatırlat.
Hatırlat ki, yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı artırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim.
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla.
Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması, yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır.
Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlam olarak yükseleyim.
Ve hepsinden önemlisi...
Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için sabır, ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ve beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak dostlar ver.
Görüşmek üzere..=)) Demir artık bırakmıyor. Anne asıl görevine geri dönüyor.!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder