Demir daha yeni doğduğu zamanlar günler, aylar, yıllar üstüme gelmişti sanki. Kucağımda küçücük bir bebek, bizim bebeğimiz.. Hamileyken insan kendini yavaş yavaş anneliğe hazırlıyor ama işte o an geldiğinde ve kucağında bebeğinle baş başa kaldığında o iki duyguyu aynı anda yaşayabiliyorsun. Mutluluk ve Korku.. Kendimi ne kadar da hazırlasam bir anda "Ben bu bebeğe nasıl bakacağım? İyi bir anne olabilecek miyim?" sorularının içinde buldum kendimi..
Değişen hormonların etkisi, eskisinden bir hayli farklı yeni bebekli hayatım (uykusuz, yorgun geceler) değişen vücudum ve en önemlisi ilk defa anne oluşumun etkisiyle gerçekten de paniğe kapıldığımı hatırlıyorum. Yaşamım boyunca tadabileceğim en güzel duygu "annelik" ve beni bu kadar korkutan tek duygu yine "annelik"!!! Zaman hızla geçiyor, bazen geriye dönüp baktığımda onca yorgunluklar, sıkıntılar sadece birer anıdan ibaret. Demir'im ile geçen her an dünyalara bedel. Tek isteğim sağlıklı ve mutlu olması.=)
Bebeklik dönemini geçireli epey oluyor şimdi 4 yaşında yine de o, her zaman benim bebeğim olacak o ayrı. Daha küçükken, "Sen benim bıdığımsın Demir'im" dediğimde "bıdık" kelimesi hoşuna gitmiş olacak ki "Sen de benim bıdığımsın anne" diyordu hep bana.=) Bir kere de dedim ki "Demir sen benim aslan oğlumsun" Bunu beğenmedi anlaşılan "Hayır anne ben senin kuzu bebeğinim, bak yanaklarımda sakallarım yok, çıkınca öyle dersin" demez mi! Anlaşmamız var sakallar çıkana kadar kuzu bebeğim.. Sakallardan sonra aslan oğlum diyecekmişim.. Benim için mahsuru yok!! =))
Bebekliğinden beri onunla ilgili şeyler yazdığım bir defterim var. Günlük de sayılabilir. Yazmaya devam ediyorum hala; söylediği ilk sözcükler, cümleler, anlattığı ya da sorduğu komik sorular, başımıza gelen komik olaylar, durumlar... Bazen açıp okuyorum. Her seferinde tekrar gülümsüyorum ve tarihlere her baktığımda senelerin ne kadar çabuk geçtiğini görüyorum. Bir ömür boyu saklayacağım tek defter! Koca adam olduğunda açıp da okumaz ona şüphe yok, belki bir iki kez okur o da benim hatırıma eminim =) Ben onun için değil kendim için yazıyorum onca anıyı.. Şimdi yanımdan ayrılmıyor, kabul ediyorum erkek çocukları annelerine daha düşkün oluyor; ama vakit gelecek ki kocaman delikanlı olduğunda daha farklı olacak her şey. Büyüdükçe aramızda ki duygusallığa pek de yer kalmayacak.
Demir daha çok küçükken yani bebekken, alıp okumaya başladığım ama gözyaşlarıma bir türlü hakim olmadığım için daha fazla okuyamadığım bir kitap önermek istedim; yabancı bir yazara ait, ismi Anneler ve Oğulları için Bir Fincan Huzur, 50 öyküden oluşan bir derleme. İçinde anne oğul ilişkisini anlatan birbirinden güzel, dokunaklı hikayeler var ki tam da benim lohusalığıma denk gelmesi işi bozmuştu. Lohusalıkta yapılmaması gereken en önemli şeylerden biri de zaten yeteri kadar duygusalız bir de iyice salya sümük olmamaya çalışmak =))) Neyse.. bugün tesadüfen yine elime geçti kitap, lohusalık geçti evet =) ama bilen bilir o duygusal halim baki, yine de kitaba bir şans daha vermeyi düşünüyorum.=)
Okuduğumda beni bir hayli sarsan, etkileyen, duygulandıran bir başka yazıyı da beraberinde paylaşmak istiyorum. İşte Erkek annesi olmak bu demek..
Erkek annesi olmak…
Bir kere en başta çocuğunun fiziken sana benzemeyeceği gerçeğini kabullenebilmek demektir.
Daha ‘anne’ demeyi öğrenmeden ‘araba’ demesine gülmek,
Temizlik yaparken çektiğin her koltuğun altından çıkan arabalar ve toplar sayesinde eğlenmek,
Hayatta bilmediğin bazı şeyleri ona öğretmek…
Çocukluğunda hiç oynamadığın oyun ve oyuncakları ona öğretmek; birlikte araba sürmek, otoparklar inşa etmek, hatta araba marka ve modellerini onunla öğrenmek demektir.
Oğlunun hayatındaki ilk kadınken, büyüdükçe başkalarının da olacağını bilip o günlerin hayallerini kurmak,
Seni çok sevip örnek alırken ona bazı şeyleri neden senin gibi yapamayacağını anlatabilmek…
Oğlunla yapışık ikiz gibi dolaşmak, onun yanında kocana sarılamamak, iş yaparken, telefonla konuşurken, oje sürerken, bilgisayarla bir şeyler yaparken, yemek yaparken, gazete-kitap okurken, birileriyle sohbet ederken… Yani onunla birebir ilgilenmediğinde veya onun istemediği bir şeyle ilgilenirken sırtından kafandan kucağından kolundan bacağından dolanıp durmasına alışıp her şeyi bırakıp ona kocaman sımsıkı sarılı vermektir…
Filmlerde gördüğü bütün kadın-erkek karakterlerin ilişkisini anne-oğul olarak yorumlayan tatlı masumiyetine gülmektir :)
Eşin için, hayatında bu kadar çok sevebileceğin başka bir erkek yok diye düşünürken, sana aksini ispatlarcasına çıkıp gelen bu küçük prense deliler gibi aşık olmak, sevgini içinde taşıyamayıp durmadan hüngür şakır ağlamak, koklamaya öpmeye doyamamak, dokunmaya kıyamamak demektir.
Erkek annesi olmak…
İçindeki erkeği keşfetmektir onunla.
Bunca yıldır ‘kadın’ iken ve daha yeni ‘anne’ olmaya alışırken, bir de ‘erkek’ olmak… ona en iyi dost, en iyi öğretmen, en delikanlı arkadaş, en sert koruma olmak…
Erkek muhabbetleri yapmak, erkek oyunları oynamak, erkek jargonunu anlamaktır.
İstediği zamanlarda kadın ruh haline geri dönüp ona kadınları anlatmaktır;)
Erkek annesi olmak…
Güzeldir işte, onunla büyümek onunla güzelleşmektir,
Ve fakat olgunluk, ergenlik, ‘erkeklik’ evresinde sarılıp öpememek, uzaktan sevmektir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder